Sufilerin bağlamını gözardı ederek okudukları bir ayet.
Bugüne kadar hem Kaderciler (ehli sünnet cebriyesi) hem de Sufiler tarafından istismar edilen "Attığın zaman sen atmadın! Lakin onu Allah attı" ayeti bağlamıyla ve sebeb-i nuzulüyle okunduğunda apayrı bir gerçek ortaya çıkmakta.
Rivayete göre Bedir’de Rasulullah’ın attığı mızrak Ubeyy b. Halef’in boğazını sıyırmış geçmiş, onu atından düşürmüş ve geri dönüş yolunda da Mekke’nin şeytanlarından olan bu kimse ölmüştü. Ubeyy’i öldüren Peygamber olmasına rağmen ayet “Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” [8/17]; Ya da Bedir savaşı için sefere çıktığında “Rabbin seni evinden çıkardı” [8/5] şeklinde Allah merkezli bir anlatım söz konusudur. Yani; –Kur’ân’ın sahip olduğu teocentrik anlatım yapısı nedeniyle- zafer nasıl Allah’a nispet edildiyse, korku, vesvese gibi şeyler de şeytana atfedilmiştir.
Ayetin ana teması: Zafer Allah’tandır. Şimdi ganimet paylaşımı için birbirinizle tartışıyorsunuz. Oysa siz daha dün “sanki göz göre göre ölüme sürükleniyormuşçasına” savaşa çıkmak istemiyordunuz. Siz Kureyş ordusunu değil, ticaret kervanını (ganimeti) arzuluyordunuz. Ordu ile karşılaştığınızda da düşmanın çokluğundan korkmuş, susuz kalacağınızdan endişe etmiş, savaşın akıbeti konusunda içinizde bir sürü tereddüt/şüphe oluşmuştu. O hengâmede Rabbi’nize iltica etmiş, can-ı gönülden O’ndan yardım istiyordunuz. O da: “Ben size görmediğiniz kuvvetlerimle (meleklerimle) yardım edeceğim” demişti. Allah tüm bunları size bir müjde olsun ve kalbiniz bununla yatışsın diye yapmıştı. Nusret Allah’tandır. [8/5-10] Allah içinize bir güven ve huzur (haklı olmanın özgüvenini) verdi. Gökten de rahmetini indirdi. Onunla su-suzluğunuzu gidermiş, cünüp olanlar da arınmışlardı. Tüm bunları da şeytanın riczini (pisliğini) sizden uzak tutmak, kalplerinizi pekiştirmek (cesaretlendirmek) ve ayaklarınıza sebat/ direnme gücü vermek için yapmıştı. [8/11]
Mekke şeytanlarının şirkinden kurtuldunuz. Size zafer lütfeden rabbinize şükredeceğiniz yerde şimdi ganimet paylaşımında sorun çıkarıyor, huysuzluk ediyorsunuz.
Deki: “Ganimetler Allah’ın ve Resulünündür. Allah’tan korkun! (Ganimet taksimi yüzünden yaptığınız tartışmalardan dolayı *) aranızda oluşan husumeti, kırgınlığı düzeltin! ” [8/1]
-------------------
Şimdi nerede fenafillahçı yorumlar. Yok Peygamber savaş esnasında serapa Allah kesilmiş, yok attığı mızrağı o atmamış da Allah atmış falan da filan. Halbuki ayetin dediği savaşı Allah'ın yardımı ile kazandınız. Şimdi ganimet paylaşımında kavga ediyorsunuz.
--------
* Ubâde b. es-Sâmit’ten: Allah düşmanı hezimete uğratınca, Müslümanlardan bir gurup peşlerine takılıp onlardan yakaladıklarını öldürdüler. Bir kesim de Rasulullah’ın etrafını çevirmişlerdi. Bir başka kesim ise karargâhın etrafını dolanmış ve talana koyulmuştu. Düşmanı uzaklaştırıp onları takip edenler döndüklerinde şöyle dediler: Düşmanı takip edenler bizleriz. Ganimet bizim hakkımızdır.
Rasulullah’ı muhafaza edenler: Bilakis bu ganimet bizimdir. Rasulullah’a düşman zarar vermesin diye onun etrafını kuşatanlar bizler olduk.
Talanda bulunanlar da: Siz ona bizden daha bir hak sahibi değilsiniz. O bizimdir. Çünkü onu ele geçirenler bizleriz.( Kurtûbî, Tefsir, c.7. s. 360.)
Bugüne kadar hem Kaderciler (ehli sünnet cebriyesi) hem de Sufiler tarafından istismar edilen "Attığın zaman sen atmadın! Lakin onu Allah attı" ayeti bağlamıyla ve sebeb-i nuzulüyle okunduğunda apayrı bir gerçek ortaya çıkmakta.
Rivayete göre Bedir’de Rasulullah’ın attığı mızrak Ubeyy b. Halef’in boğazını sıyırmış geçmiş, onu atından düşürmüş ve geri dönüş yolunda da Mekke’nin şeytanlarından olan bu kimse ölmüştü. Ubeyy’i öldüren Peygamber olmasına rağmen ayet “Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” [8/17]; Ya da Bedir savaşı için sefere çıktığında “Rabbin seni evinden çıkardı” [8/5] şeklinde Allah merkezli bir anlatım söz konusudur. Yani; –Kur’ân’ın sahip olduğu teocentrik anlatım yapısı nedeniyle- zafer nasıl Allah’a nispet edildiyse, korku, vesvese gibi şeyler de şeytana atfedilmiştir.
Ayetin ana teması: Zafer Allah’tandır. Şimdi ganimet paylaşımı için birbirinizle tartışıyorsunuz. Oysa siz daha dün “sanki göz göre göre ölüme sürükleniyormuşçasına” savaşa çıkmak istemiyordunuz. Siz Kureyş ordusunu değil, ticaret kervanını (ganimeti) arzuluyordunuz. Ordu ile karşılaştığınızda da düşmanın çokluğundan korkmuş, susuz kalacağınızdan endişe etmiş, savaşın akıbeti konusunda içinizde bir sürü tereddüt/şüphe oluşmuştu. O hengâmede Rabbi’nize iltica etmiş, can-ı gönülden O’ndan yardım istiyordunuz. O da: “Ben size görmediğiniz kuvvetlerimle (meleklerimle) yardım edeceğim” demişti. Allah tüm bunları size bir müjde olsun ve kalbiniz bununla yatışsın diye yapmıştı. Nusret Allah’tandır. [8/5-10] Allah içinize bir güven ve huzur (haklı olmanın özgüvenini) verdi. Gökten de rahmetini indirdi. Onunla su-suzluğunuzu gidermiş, cünüp olanlar da arınmışlardı. Tüm bunları da şeytanın riczini (pisliğini) sizden uzak tutmak, kalplerinizi pekiştirmek (cesaretlendirmek) ve ayaklarınıza sebat/ direnme gücü vermek için yapmıştı. [8/11]
Mekke şeytanlarının şirkinden kurtuldunuz. Size zafer lütfeden rabbinize şükredeceğiniz yerde şimdi ganimet paylaşımında sorun çıkarıyor, huysuzluk ediyorsunuz.
Deki: “Ganimetler Allah’ın ve Resulünündür. Allah’tan korkun! (Ganimet taksimi yüzünden yaptığınız tartışmalardan dolayı *) aranızda oluşan husumeti, kırgınlığı düzeltin! ” [8/1]
-------------------
Şimdi nerede fenafillahçı yorumlar. Yok Peygamber savaş esnasında serapa Allah kesilmiş, yok attığı mızrağı o atmamış da Allah atmış falan da filan. Halbuki ayetin dediği savaşı Allah'ın yardımı ile kazandınız. Şimdi ganimet paylaşımında kavga ediyorsunuz.
--------
* Ubâde b. es-Sâmit’ten: Allah düşmanı hezimete uğratınca, Müslümanlardan bir gurup peşlerine takılıp onlardan yakaladıklarını öldürdüler. Bir kesim de Rasulullah’ın etrafını çevirmişlerdi. Bir başka kesim ise karargâhın etrafını dolanmış ve talana koyulmuştu. Düşmanı uzaklaştırıp onları takip edenler döndüklerinde şöyle dediler: Düşmanı takip edenler bizleriz. Ganimet bizim hakkımızdır.
Rasulullah’ı muhafaza edenler: Bilakis bu ganimet bizimdir. Rasulullah’a düşman zarar vermesin diye onun etrafını kuşatanlar bizler olduk.
Talanda bulunanlar da: Siz ona bizden daha bir hak sahibi değilsiniz. O bizimdir. Çünkü onu ele geçirenler bizleriz.( Kurtûbî, Tefsir, c.7. s. 360.)
ALINTI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder