28 Mayıs 2018 Pazartesi

KURANI SİZ ANLAYAMAZSINIZ DİYENLERİN DÜŞÜNCE ARKA PLANI



Kuranın anlamını  okuyup anlamaya çalışıyoruz. Birileri bize Kuran anlaşılmaz, hele siz hiç anlayamazsınız diyorlar. Güvendiğimiz Allah,  bize niye anlaşılmaz bir kitap gönderdi acaba ,  Allah söylemek istediği şeyleri, peygamberler harici birilerine söyleyerek mi bize ulaştırıyor!  Diye düşünmeden edemiyoruz!  Bilmediğimiz soruların cevabı ve yüce dinimizi kimden öğrenmemiz gerektiğini  Kuran anlaşılmaz diyenlere soruyoruz!. Onlarcası bizden diyor!  Onlardan birine itibar ediyoruz. Fakat toplumda herkes aynı yere gitmiyor. Farklı yerlerden din öğreniyor.  Farklı yerler, farklı kişiler ve onların kaynağında öğrendiklerimiz bir birini tutmuyor. Hatta itikatta farklılaşma başlıyor! Bu sefer seninki doğru, benimki doğru tartışmasına, daha sonra da kavgasına giriyoruz. İyi de, bize öğretilenlerin hangisi doğru? Herkes, her grup dini esas kaynağından öğrense bu kavga olur mu?
Evet dostlar.  Kuran anlaşılmaz ilan edilmeli ki, birileri dinden para kazansın, mevki makam, hanlar ve saraylar yaptırsın. Herkes kendine göre bir din öğretsin ki,  köleleştirdikleri insanlar başka bir tarafa kaçmasın!  Allah rızası istismarı ile  insanlar kaynaklarını buralara aktarsın! Din  asıl kaynağından öğrenilmiş olsa idi, aradaki din satıcılarına ihtiyaç olur muydu!  Hakikat her zaman tek iken parçalanıp binlerle ifade edilir miydi!? Diye düşünmeden edemiyor insan!
“Kuran anlaşılmaz, Kuran’ı herkes anlamaz” iddiasını ileri süren bütün anlayış ve yapılanmalar incelendiğinde,  birçok yönden benzerliklerinin olduklarını görüyoruz!. Çünkü beslendikleri kaynaklarda ve din öğreti metotlarında da büyük bir oranda benzerlikler mevcuttur.  Uydurma rivayetlere aşırı bağımlılık, aklı devre dışı bırakma, tekfircilik, eski İslam alimi tapıcılığı, üstün bilgi ve akıl sahibi olarak kabul edilen birisine teslim olma,  hakikati arama ve araştırmak yerine algı üzerinden saldırmaya meyil, İslam’ın en temel önceliklerinden olması gereken ahlak anlayışını hayatının dışına itmek, özden ziyade, şekil üzerinden dini anlama ve algılama.
Kuran’ın maksat ve amacına bakmadan rivayetler üzerinden üretilen, hakikati tahrif eden bu dini anlayışları, Bütün mezheplerde, tarikatlarda ve cemaatlerde görmek mümkündür. Bunun temelleri maalesef ki tertemiz gördüğümüz mazide ikinci ve üçüncü yüzyılda atılmış, bu güne kadar ilavelerle katmerleşerek günümüze kadar gelmiş ve şu an, tüm vahşeti ile İslam dünyası bunun acısını çekmektedir. Bu anlayış yüzünden insanımız dinden soğuyor, ilimden medeniyetten uzak kalıyor, insanlığa en ufak bir katma değer üretemiyor!
    Din adına yaşanan bu rezaleti, gayri ciddiliği, çelişkili söylem ve davranışlara şahit olup bunları doğru bulmayan birçok insan, böyle din mi olur? Deyip dinden soğuyor ve dine mesafeli davranıyorlar. Dindarlık kisvesine bürünmüş insanların acımasız tenkitlerine karşı bazen din düşmanına bile dönüşebiliyorlar!. Deist yada Ateist olabiliyorlar! Bu kayıp nesillerin sorumluluğunu da halen yüklenen kimse yok!
Oysa İslam; Herkese yalnız dosdoğru olmayı emreder. Kuran üzerinden insanla ilgili örnekler verir. Hatta bunu peygamberler üzerinden insanın yanılabileceğini, aldanabileceğini anlatır. Bırakın kötülük üretmeyi akıldan geçen yanlış düşüncelere karşı bile insanı uyarır. İnsanı ve şahsiyetini önceler. Onun dini inancına bakmaz kişiliğini, malını canını garanti eder. İslam tam bir ahlak dinidir. Gel gör ki, ahlakın bugünkü anlamı hakiki anlamını yitirdiğinden, herkesin kendi bağnazlığını koruması için yapacağı her türlü saldırının, çirkinliğin, iftiranın, kan içmenin İslam dışı ahlaksızlıkların adı olmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder