28 Mayıs 2018 Pazartesi

FARKLI SÜNNET ANLAYIŞLARININ TEMELLERİ


FARKLI SÜNNET ANLAYIŞLARININ TEMELLERİ
Allah resulünü konumunu Kuran bütünlüğü içerisinde sağlıklı bir usul ile  ele alınması yada yanlış değerlendirilmesi ile,  doğru sonuçlara ulaşmak mümkün olmadığı gibi, bir birinden farklı sünnet anlayışlarının oluşmasına   hatta sünneti reddedenleri ortaya çıkasına neden olmuştur!.
 Mesela geleneği temsil edenler;  Bu anlayış Kuran’ı belirleyen değil belirlenen olarak değerlendirmektedir.  Yani  Allah resulünün Kuran’ı   anlaması bile doğrudan kendi üzerinden değil,  kendisine  Kuran dışından vasıtasız geldiği iddia edilen   gizli gayri mev-lüv adı ile adlandırılan  vahiy vasıtası ile   sağlandığı ileri sürülerek,  resulün örnekliğini insani boyuttan soyutlayarak onu melekleştirip robotlaştırmışlardır. Bir yönü ile başkası tarafından yazılan  bir oyunu oynayan tiyatro sanatçısı konumuna  sokabilmekteler!    Resulullah’ın  tüm uygulamalarının bağlayıcı ve sabit olduğunu  ileri sürerek sünneti   nass hükmünde görmekteler!  Ayrıca sahih kitaplarda gecen tüm rivayetleri de  dinin temeli olarak  ileri sürüp, onların vasıtası ile  dine yeni ölçü ve kurallar ilave ederek  dinde artırım yaptıkları,  hayatın her alanını dini bir kurala bağladıkları görülür!  Velev ki bu rivayetler Kuran’a, kendi içinde bir biri ile, akla ve insan fıtratına ters olsa bile!
Kuranı yeterli bulmayıp Allah resulünden  yedi sekiz nesil sonraları toplanmaya başlanmış, zan içerikli kat’ilik taşımayan, farklı kültürlerin geleneklerinden oluşan  içi mucizelerle doldurularak, her bir anlatımı hadis adı ile  kitaplaştırılan ifadelerin sünnet olarak algılanması  Müslümanlar arasında büyük kopuşlara neden olmuş ve halen bu etkisini sürdürmeye devam etmektedir.
Bu fahiş hataya çok aşırı tepki gösterenlerden  küçük bir azınlık  Kuran’ı   önceleme  iddiası ile  Kur’an bütünlüğünden kopuk parçacı yaklaşımlarla Allah resulünün örnekliği rolünü yok sayabilmekteler!.  Kısaca O’nu sadece bir elçi konumunda görülebilmekteler!
Kuran’ı önceleyen ve merkeze koyanların büyük çoğunluğu ise;  Kuran’da hüküm belirtilen açık, anlaşılır net ve muhkem ayetleri  Resulün  eylemleştirmesi, sosyalleştirmesi  hayata uygulamasını sünnet  olarak nitelendirmekteler. Nitekim resul hüküm belirten vahiy kendisine ulaştıkça onu hayata uygulamış ve sahabesine öğretmiştir. Onlarda çocuklarına. Mesela  Namaz;  vakti rekatları ve  kılınışı nesilden nesile değişmeden bütün Müslümanlara   ulaştığından  bu sünnet  mümin için kesinliği ifade eder.  Sünnet   Zanni değil kati delillere dayanmalıdır.  Dolayısıyla sünnetin söz üzerinden değil  bir vakıa ve fiil örneğinden gelmesi gerekir. Yüce Allah kitabında  Resulünün  nerelerde  örnek alınmasını ve itaat edilmesi gerektiğini yeterince açıklamıştır.  Resulullah’ın  insan olarak vahiy öncesi ve vahiy sonrası durumu, bilgi kaynağı, görevi, kendisine yapılan gaybi yardımlar, ayrıcalıklı özel halleri, itaat edilmesi ve hüküm vermesi konusundaki yetki ve sınırları, kendisine yöneltilen uyarı ve ikazları içeren ayetler  yeterli düzeyde olduğundan,  Allah resulünün konumunu ve sünnetinin değerini aydınlatmakta ve anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.  Dolayısıyla sünnet Kurana paralel yeni bir anlayış değil Kitap  tarafından belirlenendir. Denilmektedir.
Sonuç olarak her müminin iman etmesi gereken ilke,  Kuran’ın üstünde hiçbir kaynak dine yeni bir görüş ve ilke getiremez.  Allah Kuran için açık, anlaşılır ve açıklayıcı demesine rağmen onun anlaşılması için ayrıca gizli bir vahiy gönderdiğinin iddia edilmesi  zaten Kuran’ın kendisine tezattır. Allah böyle tezatlıklardan beridir. Resul ise  Allah’ın sözü üzerine  asla söz söyleyen değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder