28 Mayıs 2018 Pazartesi

UYDURMA RİVAYETLERİN NAMUSUNU KURTARMAK İÇİN KURAN’A YÖNELİK ŞÜPHELER ÜRETENLER! BUNU NİÇİN YAPARLAR?



Dinin kaynağı, Doğru haber akıl ve beş duyu ile tespitin sonuçlarıdır. Kuran ın bize gelmesi doğru haberdir. Haberi mütavatir dir.. Hem Müslümanlar hem de Müslüman olmayanlar tarafından ittifakla binlerce kişi tarafından tartışmasız olarak şahit olunmuş ve Hz. Muhammed vasıtası ile bize ulaştığı kabul edilmiştir. Bunlarla birlikte Allah resulü tarafından görevlendirilen onlarca vahiy katipleri tarafında ezbere alınmış, ayrı ayrı sayfalara yazılmış, Allah resulü irtihali sonucu da hemen kitaba dönüştürülmüştür. Bu kadar açık ve şüphesiz bir gerçek varken, Allah resulü ve dört halife tarafından yazdırılmayan hatta yazımı ve toplanması yasaklanan Kuran’dan yaklaşık 250 300 yıl sonra, metin tenkidi yapılmadan toplanan ve çok metanetli sorunlar içeren , Kuran’a ve Allah resulü örnekliğine kişiliğine taban tabana zıt, Allah’a iftiraların dolu olan rivayetleri Kurtarmak adına, adı Müslüman olanların ürettikleri söylemler hangi mantığın ürünüdür?..! Adam uydurma rivayetlerin namusunu kurtarmak için, “Sahabe tarafından rivayet edilen hadislere  inanmıyorsunuz da, sahabe tarafından toplanan   Kuran’a neden inanıyorsunuz!..? Diyor  ve devam ediyor. “ Eğer rivayetler yalansa Kuran’da yalandır. peygamberle ilgili bu rivayetler dediğiniz kadar uydurmaysa , Kuranın rivayetleri ile de şüphe duymaya başlayın, o zaman. Aynı sahabeler ve Müslümanlar Kuran diye kitap uydurmuş ve de sorgulanmasın diye içine bir de biz onu koruyacağız ayeti ilave etmiş olamazlar mı ?" Diyebiliyor!  Aman Allah’ım!..... Zerre kadar aklı, mantığı vicdanı olan insan bunun ikisinin aynı şey olmadığını görmez mi! Anlamaz mı?  Ancak vicdanın körlüğü gözün körlüğünden ne kadar berbatmış, ne kadar karanlıkmış, insan bu tür söylemleri kendini Müslüman olarak tanımlayanlardan görüp duydukça kalplerin mühürlenmesinin ne olduğunu anlıyor!.. Bu sözler bir Müslümanın olabilir mi? Ne ile neyin kıyaslandığına bir bakın! Meseleyi bir anlamaya çalışalım.
Allah resulü kuran ın unutulmaması yanlış bir şeyin karışmaması için, onlarca vahiy katipleri görevlendirmişti. Bunlar bu alanda yetenekli ezberi güçlü insanlardan oluşuyordu. Bunların sayısı beş yüz civarında idi. Kuran ın yazıya dökümü, Hz. Ebu Bekir döneminde  bu hafızların ezberleri bir arada kontrol ile oldu… Görüleceği gibi bunda şüpheye mahal yoktur. Oysa, Allah resulü hadis katibi görevlendirmek şöyle dursun, benden kuran dışında her hangi bir şeyi yazmayın dediği, adı sahih olan kitaplarda mevcuttur!. Buda yetmemiş habersiz yazılanları yok ettirdiği ile ilgili rivayetleri yine hurafecilerin kuran ın yerine koyduğu rivayetlerde mevcuttur. Buna rağmen, Hz. Ebu Bekir ve Ömer sahabenin büyük bir çoğunluğunun yaşadığı kendi dönemlerinde hadisleri toplattırmış, beş yüz hadis ortaya çıkmıştır. Bunların içinde çelişkili rivayetleri görünce ümmetin arasında fitne çıkmasın diye toplattırdığı hadisleri yaktırmıştır. Daha sonra iki yüz elli üc yüz sene sonra hiç bir sahabenin hayatta olmadığı onlardan yedi sekiz nesil sonra yaşayan torunlarının torunlarına  sorularak toplandığı söylenmektedir. Buda çok netameli ve sorgulanması gereken bir hikayedir! Nasıl mı? Hadis ehli dediğimiz kişilerin hiç birisi Arap değildir. Bunlar o coğrafyayı hiç bilmedikleri gibi sahabe torunlarının kimler olduğunu bile bilmezler. Buna rağmen Sadece Buhari’nin at üstünde  50 bin km  yolculuk yaptığı 800 bin hadis ravileriyle görüşüp onların güvenilirliğini test ettiğini, her bir hadis için gusül abdesti alıp  rüyada peygambere bu hadisin doğru olup olmadığı sorduğu böylece  sahihlerin oluşturduğu söylenmektedir. Bu eylemin  matematiksel bir işleme döktüğünüzde, yapılanların değil bir insanın, yüz insanın altından kalkabilmesi mümkünmüdür!...
Ayrıca günümüzde  adı hadis olarak gecen rivayetlerin sayısı  iki milyona yakındır. Doğru ve yanlışın iç içe geçtiği, Allah a ve resulüne iftiraların ağırlıkta olduğu bu rivayetler ile, bize ulaşımında ve kağıda dökümünde zerre kadar bir yanlış ve yanılgının olmadığı KURAN ı eşitlemeye çalışmak, bir akıl tutulması mıdır? Yoksa bir münafıklık mıdır? Anlaşılır gibi değil!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder