* Dinler tarihçilerinin yüzlerce ilkel kabile arasında yapmış oldukları ve onlarca yıl süren çalışmaların resmi sonucu şudur; Bütün ilkel dinlerde bir “Tanrılar Panteonu” vardır. Tüm bu tanrıların üzerinde ise; her şeyin sahibi, her şeyin yaratıcısı tek bir tanrı vardır. Allah’ın dûnundaki diğer alt tanrılar Tek ve en büyük Yaratıcı tanrının yardımcısı, eşi, çocukları ve kızları gibi tasavvur edilmiştir. Mesela: Allah'ın kızları/melekleri gibi..
* Kuran’ın kastettiği küfür; dinsizlik de değildir. Zira; dinsiz insan veya toplum yoktur. Herkesin hak veya batıl bir dini vardır.
Tanrı tanımazlık da değildir. Mutlak ateist çok nadirdir ve bunlar genellikle anormal ve hastalıklı kişilerdir.
Allah’a inanmayan ve O’nun evrenin yaratıcısı olduğunu, hatta ‘bir’ olduğunu kabul etmeyen insan yoktur. Var ise de bunlar, istisnadır.
* Gerçekten Allah’ın var ve bir ve de en büyük ilah olduğunu kabul etmeyen insan yoktur. Yalnızca inancını gizleyen, örten kimseler vardır. Yoksa sıkıştığında herkes Allah diye yalvarır. Düşen uçakta ateist kalmaz sözü meşhurdur. Altın ateşte, insan mihnet anında belli olur denilir. Altının kaç ayar olduğu ateşte belli olduğu gibi, insanın gerçek yüzü de sıkıntı anında ortaya çıkar.
Tüm cabbarlar, despotlar ölüm anında “ben de iman ettim” derler. Allah inancı insanın fıtratına yerleştirilmiştir. Allah’ın ‘kâfir’ olarak tesmiye ettiği kimseler;
-- Ya, örten, gizleyen anlamında yapılan iyiliği yok sayan, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmeyen “nankör” kimselerdir.
-- Ya da inancını gizleyen kimse anlamındadır. Çiftçiye bu yüzden kafir der. Allah. Fetih suresinin sonunda. Toprağın üstünü altıyla örttüğü için. Ya da geceye kafir der Araplar, evleri, ağaçları örtüp, gizlediği için.
-- Ya da kafir: Allah’a inandığı, O’na pek çok ibadetler yaptığı halde O’na ortak koşan müşrikler, Hristiyanlar ve Yahudilerdir.
* İman; sadece inanmaktan ibaret de değildir. İman; “Ey iman edenler” ibaresi; aynı zamanda imanlarını küfür, şirk, fısk ve nifaktan koruyanlar demektir.
Yine “Ey iman edenler” ibaresi, inanılmaması gerekenlere inanmayan, onları inkâr edenlerdir. Endâd’a, evsana, erbâb’a (rablere), evliyaya, şüfeaya, tağut ve cibt’e “Lâ” demektir. Önce Tüm âliheyi red ve inkâr etmek, daha sonra inanılması gerekenlere inanmaktır!
* Bir insan Allah’a inanmakla, Allah birdir demekle, hatta “Allah en büyük ilahtır” demekle de mümin ve Müslüman olamaz. Tüm bunlara ilave olarak Allah ile birlikte, O’nun dûnundaki, tüm ilahları, şefaatçileri, evsânı, esnâmı, erbâbı, endâdı, evliyayı, tağutları red ve inkâr etmek mecburiyetindedir. Hakiki Müslüman olabilmesi için en başta O’na hiçbir şekilde ortak koşmaması gereklidir. Yani; O’nun sıfatlarını kullarına dağıtmamalı, Peygamber de dâhil hiç kimseye onun ulûhiyetinden hisse vermemelidir.
* Allah’a inanmayan insan yok! Lâkin inanmakla birlikte, O’nun niteliklerini peygambere, veliye, meleğe, Hızır’a vs. ye dağıtanlar pek çoktur. Ya da, O bir olan Ma’bûd’a yaklaşmak için, O’na daha yakın olabilmek için O’nunla kendileri arasına ‘aracılar’ koyan, bu aracıları şefaatçi yapan kimseler vardır.
*Bir insanın mümin ve Müslim olması için Allah'ı tüm isim ve sıfatlarında birlemesi gerekir.
* Allah sadece sayısal olarak bir değildir. Nitelik ve nicelik olarak da birdir, yeganedir. Yani; O sadece Vahıd (bir) değil, Ehad (tek, biricik)'tir.
* Kuran'ın indiği Mekkeliler, ateist /tanrı tanımaz bir toplum değildi. En büyük ilah 'Allah' tır diyorlardı. Allah'ı Rububiyette de birliyorlardı. Yani; rızkı veren O'dur. Bizi yaşatan, öldüren O'dur. Yerlerin ve göklerin halikı Allah'tır diyorlardı. O'na itaat etmekle birlikte Allah'a yaklaşmak için edindikleri ilahlara da ibadet ediyorlar, kurban kesiyorlar, yemin ediyorlardı. Çok sıkıştıklarında, mesela; Ebrehe Kâbe’yi yıkmak için Mekke'yi kuşattığında birkaç sene yalnızca O'na ibadet etmişlerdi. Uluhiyyette de, Allah'ın en büyük ilah olduğunu kabul ediyorlardı. Bununla birlikte ondan başka ilahların da kötülükleri defetmeye, yararları celbetmeye kadir olduğunu ya da bu konularda en Büyük İlaha / Allah' a aracılık yaptıklarını, onun katında büyük itibarları olduğunu düşünüyorlardı.İslam onlara 'Lâ ilâhe illallah', ilahları bire indirin, diğer alt ilahları, aracıları ortadan kaldırın deyince müthiş bir direniş gösterdiler.
* Allah kitabında insanları kendisine imandan ziyade kendisini birlemeye çağırır. Kısaca tevhid; Allah'ın zatında, isim ve sıfatlarında birlemek, eşi ve benzeri, ortağı yok bilmektir. Rububiyette, ulûhiyette ve ubudiyette Allah'ı tek Rab, tek İlah ve tek Ma'bud olarak kabul etmektir.
* Tevhid'in zıttı ise; şirktir. Şirke bulaşana da 'müşrik' denir.
Müşrik; Allah'a inanmak ve ibadet etmekle birlikte hak'la batılı, şap ile şekeri karıştıran kimsedir. Allah'ın sıfatlarını peygamberlere, meleklere, şeyhlere verenlerdir!
Darda kaldıklarında, Yetiş Ya Gavs diyenlerdir!
Bu alt ilahlara dua eden (çağıran), onlara yalvaranlardır!
Kula kulluk edenlerdir! Kendisi gibi kul olan meleklere, melek gibi zannettiği ermişlere, pişmişlere O'nun uluhiyetinden, rububiyetinden hisse vermektir. Onlara ibadet etmektir. İbadetin illaki rükulu/secdeli olması gerekmez. Onlardan yardım istemek, onları şefatçi yapmak ta ibadettir. İstiane ve istigase O'ndan başkasına yapılamaz.
Saadettin Merdin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder