AMAN HA! SAKIN DÜŞÜNME DEDİLER, YERİNİZE BİZLER DÜŞÜNÜRÜZ?
SAĞ OLSUNLAR DÜŞÜNDÜLER!...DÜŞÜNÜYORLAR.!
Müslümanların en büyük korkusu haline getirilen şey; düşünmek
ve akıl etmek;
Kuran bize, düşünün mez, akıl etmez, görmez misiniz?, Ders
almaz mısınız? gibi tabirlerle yüzden fazla seslenirken, biz neden düşünmeyi
tehlikeli buluyoruz.?
Tarih boyunca düşünme ve akıl etme en çok istismar edilen
konulardan birisidir. insanlara akıl etmenin, sorgulamanın yanlış ve tehlikeli
olduğu telkini yapılır.. Bunun sebebini de; akılcılık hastalığının arkasına
saklanılması! Tabi esas amaç, düşünmeyi ve akıl etmeyi engelleyerek gelenekte
biriken batıl uydurma inanç ve akidelerin yutturmaya çalışılması!.
Pekiyi bu mutezile ve akılcılık hastalığı da ne oluyor!? Bu
anlayışın çıktığı dönemlerde, aklı tamamen bir tarafa atan düşünmeyen aklı yok
sayan Müşebbihe, Mücessime, Haşviyye gibi grupların toplumda kök salmaya
başlamasıyla, adaletsizliğin ve tevhidin bozulduğu bir ortamda, buna tepkisel
olarak akılsız hiçbir şey olmayacağını söyleyen dini anlamada aklı ön plana
çıkartan gruplar doğmuştur. Toplumda hızla taraftar bulan bu gruba ayrılanlar
anlamını taşıyan mutezile adı verilmiştir. Bu grupların dini anlamada aklı ön
plana çıkartmasından dolayı Kuran’ı maksat ve amacı dışında yorumlandığı iddia
edilmiştir!
Batılı felsefe kitaplarının Arapçaya çevrilmeye başlaması,
hicri ikinci yüz yıldan sonra başlamıştır. Bunları okuyan bir takım İslam
alimleri meseleleri anlama gayretine, bu kitapların bakış acısını müdahil
ederek aklı her şeyin önüne çıkartmaya başlamışlardır. Mutezile bu kaynaklardan
en çok fayda sağlayan bir mezhep olmuştur. Yahudi, Hristiyan, İran, Hind
dinleri ve Yunan felsefesi gibi inançlar ile temas etmiş, onları anlamaya
çalışmış ve bu inanç sistemlerine karşı da İslam dini akaidini savunmuştur.
Aklı bir tarafa iten anlayışların bozuk mantığından nemalanan mutezile, Kuran
ölçüsünü aşan akılcılık hastalığına bulaştığı iddia edilmiştir. Başkalarının
beynini kullanmayı meslek haline getiren iddia sahipleri, kendi anlayışlarında
esir etmeyi sürdürmek için, Mutezile ile korkutmayı sürdürmüşlerdir.
Mutezile, akılcı değil akıllı olduklarını söylemiş olsalar da
bu isimle anılır olmuştur. Bu grup kendilerine mutezile değil, tevhit ve
adaleti savunanlar ismini vermiş, bozulan tevhide ve adaletsizliğe karşı duruş
sergilemeye başlayınca,
karşılarındakiler daha güçlü görünmek adına Allah ın isimlerinden “ Kadir” esmasını kullanmaya kalkmışlardır.
Sanki karşılarında bunu inkar eden bir anlayış var gibi!...
Batılı felsefeciler akıldan öte akılcıdırlar. Oysa İslam
akılcılığı reddeder. Akıllı olmak ile akılcı olmak aynı şey değildir. Akıllı
olan Allah’ın varlığını, kâinattaki olayları, sebep sonuç ilişkisiyle anlar.
Akılcılığın ürettiği düşünce yapısının içinde görmediği bir şeye inanmama gibi
sapmalar mevcuttur.
Aslında mutezile bu kadar antipatiyi iktidarın gücünü
kullanarak kendisi dışındakilere büyük zarar vermiş, baskı ve şiddet uygulamış
onların düşmanlığını üzerine çekerek kazanmıştır!. Bu haksızlık ve hukuksuzluğun
izahını, onların düşünmeye verdiği öneme yüklemenin anlaşılır bir tarafı
yoktur. Aklı kullanmak kendisi gibi düşünmeyenlere zarar vermek asla olamaz.
Aslında bu aklını kullanmayanların başvurduğu bir yanlıştır.
Kuran’ında ifade ettiği gibi akıl ancak bilginin ışığında
doğruyu bulabilir. Akıl etmek düşünmek, Kuran’ın yüzlerce dile getirdiği bir
ifadedir. Zira aklı olmayanın dini yoktur anlayışı İslam’ın ifadesidir.
Mutezilenin sapkın görüşlerini ileri sürerek aklı yok saymaya çalışanlar, ölümü
gösterip sıtmaya razı etmeye çalışanlar gibidir.
Maalesef inananların hali; düşünmeyi ve aklı birilerine teslim
etmeye başladığından beri, ilim adına bir şey üretilmediği gibi farklı çıkar
gruplarınca kullanılmak oldu. Çıkarlar için sürekli bir birleriyle kavga
ettirildi!. Uyuyan toplumu uyandırmak isteyenleri de bir şekilde susturdular.
Bunu da ne ile yaptılar? Alimlerimiz ve şeyhlerimizin, din diye ortaya koyduğu
müktesebatın bütünü toplum için kutsandı! Kitabın yerini aldı. Farklı gruplar
oluştu. Herkes kendi akidesinin etrafına öyle bir zırh ördü ki onlara değil
dokunmak, hakkında bir söz dahi edilemez, asla eleştirilemez oldu! Bu hurafe
dolu yapının dini referansı Allah ın kitabı değil; rüya, ilhan bir çeşit gizli
vahiy almaya dayandırıldı! Kuran’ın ışığında aklı ön plana çıkartmaya kalkanlar
küfür hakaret ve iftiralarla şahsiyet düşmanlığı yapılarak linç edildi. Dün
aynı mantıkla İmamı Azam’a yapılanlar bugün şiddeti artırılarak başka
Müslümanlar bu linç girişimi sürdürülerek yapılmakta. Zira cehaletin en büyük
silahı işkence ve ahlak düşmanlığıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder