28 Mayıs 2018 Pazartesi

AMAN HA! SAKIN DÜŞÜNME DEDİLER, YERİNİZE BİZLER DÜŞÜNÜRÜZ? SAĞ OLSUNLAR DÜŞÜNDÜLER!...DÜŞÜNÜYORLAR.!


AMAN HA! SAKIN DÜŞÜNME DEDİLER,  YERİNİZE BİZLER DÜŞÜNÜRÜZ?
SAĞ OLSUNLAR DÜŞÜNDÜLER!...DÜŞÜNÜYORLAR.!
Müslümanların en büyük korkusu haline getirilen şey; düşünmek ve akıl etmek;
Kuran bize, düşünün mez, akıl etmez, görmez misiniz?, Ders almaz mısınız? gibi tabirlerle yüzden fazla seslenirken, biz neden düşünmeyi tehlikeli buluyoruz.?
Tarih boyunca düşünme ve akıl etme en çok istismar edilen konulardan birisidir. insanlara akıl etmenin, sorgulamanın yanlış ve tehlikeli olduğu telkini yapılır.. Bunun sebebini de; akılcılık hastalığının arkasına saklanılması! Tabi esas amaç, düşünmeyi ve akıl etmeyi engelleyerek gelenekte biriken batıl uydurma inanç ve akidelerin yutturmaya çalışılması!.
Pekiyi bu mutezile ve akılcılık hastalığı da ne oluyor!? Bu anlayışın çıktığı dönemlerde, aklı tamamen bir tarafa atan düşünmeyen aklı yok sayan Müşebbihe, Mücessime, Haşviyye gibi grupların toplumda kök salmaya başlamasıyla, adaletsizliğin ve tevhidin bozulduğu bir ortamda, buna tepkisel olarak akılsız hiçbir şey olmayacağını söyleyen dini anlamada aklı ön plana çıkartan gruplar doğmuştur. Toplumda hızla taraftar bulan bu gruba ayrılanlar anlamını taşıyan mutezile adı verilmiştir. Bu grupların dini anlamada aklı ön plana çıkartmasından dolayı Kuran’ı maksat ve amacı dışında yorumlandığı iddia edilmiştir!
Batılı felsefe kitaplarının Arapçaya çevrilmeye başlaması, hicri ikinci yüz yıldan sonra başlamıştır. Bunları okuyan bir takım İslam alimleri meseleleri anlama gayretine, bu kitapların bakış acısını müdahil ederek aklı her şeyin önüne çıkartmaya başlamışlardır. Mutezile bu kaynaklardan en çok fayda sağlayan bir mezhep olmuştur. Yahudi, Hristiyan, İran, Hind dinleri ve Yunan felsefesi gibi inançlar ile temas etmiş, onları anlamaya çalışmış ve bu inanç sistemlerine karşı da İslam dini akaidini savunmuştur. Aklı bir tarafa iten anlayışların bozuk mantığından nemalanan mutezile, Kuran ölçüsünü aşan akılcılık hastalığına bulaştığı iddia edilmiştir. Başkalarının beynini kullanmayı meslek haline getiren iddia sahipleri, kendi anlayışlarında esir etmeyi sürdürmek için, Mutezile ile korkutmayı sürdürmüşlerdir.
Mutezile, akılcı değil akıllı olduklarını söylemiş olsalar da bu isimle anılır olmuştur. Bu grup kendilerine mutezile değil, tevhit ve adaleti savunanlar ismini vermiş, bozulan tevhide ve adaletsizliğe karşı duruş sergilemeye başlayınca,  karşılarındakiler daha güçlü görünmek adına Allah ın isimlerinden  “ Kadir” esmasını kullanmaya kalkmışlardır. Sanki karşılarında bunu inkar eden bir anlayış var gibi!... 
Batılı felsefeciler akıldan öte akılcıdırlar. Oysa İslam akılcılığı reddeder. Akıllı olmak ile akılcı olmak aynı şey değildir. Akıllı olan Allah’ın varlığını, kâinattaki olayları, sebep sonuç ilişkisiyle anlar. Akılcılığın ürettiği düşünce yapısının içinde görmediği bir şeye inanmama gibi sapmalar mevcuttur.
Aslında mutezile bu kadar antipatiyi iktidarın gücünü kullanarak kendisi dışındakilere büyük zarar vermiş, baskı ve şiddet uygulamış onların düşmanlığını üzerine çekerek kazanmıştır!. Bu haksızlık ve hukuksuzluğun izahını, onların düşünmeye verdiği öneme yüklemenin anlaşılır bir tarafı yoktur. Aklı kullanmak kendisi gibi düşünmeyenlere zarar vermek asla olamaz. Aslında bu aklını kullanmayanların başvurduğu bir yanlıştır.
Kuran’ında ifade ettiği gibi akıl ancak bilginin ışığında doğruyu bulabilir. Akıl etmek düşünmek, Kuran’ın yüzlerce dile getirdiği bir ifadedir. Zira aklı olmayanın dini yoktur anlayışı İslam’ın ifadesidir. Mutezilenin sapkın görüşlerini ileri sürerek aklı yok saymaya çalışanlar, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışanlar gibidir.
Maalesef inananların hali; düşünmeyi ve aklı birilerine teslim etmeye başladığından beri, ilim adına bir şey üretilmediği gibi farklı çıkar gruplarınca kullanılmak oldu. Çıkarlar için sürekli bir birleriyle kavga ettirildi!. Uyuyan toplumu uyandırmak isteyenleri de bir şekilde susturdular. Bunu da ne ile yaptılar? Alimlerimiz ve şeyhlerimizin, din diye ortaya koyduğu müktesebatın bütünü toplum için kutsandı! Kitabın yerini aldı. Farklı gruplar oluştu. Herkes kendi akidesinin etrafına öyle bir zırh ördü ki onlara değil dokunmak, hakkında bir söz dahi edilemez, asla eleştirilemez oldu! Bu hurafe dolu yapının dini referansı Allah ın kitabı değil; rüya, ilhan bir çeşit gizli vahiy almaya dayandırıldı! Kuran’ın ışığında aklı ön plana çıkartmaya kalkanlar küfür hakaret ve iftiralarla şahsiyet düşmanlığı yapılarak linç edildi. Dün aynı mantıkla İmamı Azam’a yapılanlar bugün şiddeti artırılarak başka Müslümanlar bu linç girişimi sürdürülerek yapılmakta. Zira cehaletin en büyük silahı işkence ve ahlak düşmanlığıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder