Ülkemizde dinini öğrenme konusunda arayış içinde olanları
maalesef ki birileri kendi safına çekmeyi dine hizmet sayıyor!. Öğrettikleri konular; Kuran’ı yüzünden okuma,
kendilerine göre yazdıkları ilmihal, bir takım taassupları içeren mezhebi
yorumlar, işlerine gelen bazı içtihatlar, tasavvuf kültürü, rivayet kültürü,
gaybi bilgiler, hikâye, destan, mucize ve kerametlerden oluşmaktadır. Din adına
öğretilen masalların içinde mevcut cemaat liderleri veya şeyhlerinin ne kadar
keramet ehli, büyük bir zat oldukları meselenin aslını oluşturur. Bunu da; her
yüz yılda bir din yenileyicisi geleceği ile ilgili tartışmalı hatta alimlerin
büyük çoğunluğunun uydurma olarak nitelendirdikleri rivayetini kullanarak
sağlarlar! Genelde liderlerine verilen isimler; üstat, asrın imamı, gavs,
mehdi, vaiz vs. dir. Grubun liderine kayıtsız şartsız teslim olmak
da Hz. Peygambere itaatten sayılır! Şeyhlerini nerdeyse peygamber seviyesine
hatta daha ötesine çıkartan Kuran’ hakikatleriyle bağdaşmayan etkileyici
ifadeler kullanırlar! .
Böylece din; şeyhin
rüyasına, gayptan aldığı bilgiye, keramet mucize masallarına kısaca
şeyhin söylemlerine dönüşür. Şeyh ne diyorsa din odur! (haşa) Öyle bir şeyh
anlatımı olur ki; O her şeyi bilen gören, kainat üzerinde büyük yetkisi olan,
gayptan haber veren, şefaat eden, ölüm anında imanı kurtaran
kurtarıcıdır.! Verilen görevleri
yapan müritler (köleler) Bedir sahabesi
eşdeğerindirler! Sözleri ile taltif edilirler!
Allah ın kitabında bu
tür inançları şirk dini diye tarif edilirken, bunlar şirki hak dini adı ile
insanlara öğretir oldular.
DURUM BÖYLE OLUNCA
KURAN VE SAHİH SÜNNET ÖLCÜSÜNDE ÖĞRENENLER İLE ARALARINDA DERİN UCURUMLAR
MEYDANA GELİYOR. Bu sefer de kendilerini aklamak ve menfaatlerinin kaybolmaması
için üretilen sınır tanımaz kinleri başlıyor.!
İş burada kalsa ya! Ötekileştirdikleri ya da kendilerinden olmayanlara karşı gizliden
gizliye düşmanlığa varan iftiralar
nedeniyle Müslümanlar arasına fitne tohumları ekerler. Çok zor durumda
kalınmazsa onların arkasında namaz bile kılınmayacağı anlatılır. Gruplarını
zinde tutmak için vahiy alıyorlarmış
gibi, İslam’ın kabul etmediği asılsız şeyleri cemaatleriyle paylaşırlar. Kendilerine göre bazı dini
ritüeller üretirler.
Merdiven altı bu çakma
dini anlayışlar; Ümmetin vahdetini parçalayan, dini; adam, para ve
zenginlik toplama sanatına döndüren, İstismarın en kötüsü, en çirkini, en
aşağılık olanı din istismarı olmasına rağmen bu rezilliği üretip yapanlardır.
Bütün bu çirkinliklerini İslam’da
olmayan takkiye anlayışı ile gizlerler.
Yani Kuran’ın reddettiği uydurma
anlayışlarını batini bilgi saydıkları için başkalarının bilmesini istemezler.
Kendilerini de açığa vermezler. Grup
dışında kimseyle de paylaşmazlar.
Bunların çoğu sanal cemaatlerdir. Onlara göre kendi dışındakiler
zahiridir. Hak ve hakikatin farkında olmayanlar, balı kavanoz dışından
yalayanlar olarak nitelendirirler!
İslam’ı kendi kaynağı dışında öğrenmeye kalkanların büyük
çoğunluğu, kariyeri, tahsilleri ne olursa olsun, bu, sahte sihirli ve afsunlu ortamın
cazibesinden asla kurtulamaz duruma geliyor. Velev ki bunlar isterlerse
İlahiyat okusunlar. Şahsiyeti, düşünme
ve akıl etmesi elinden alınan bu bireyler, artık bulundukları grubun kurşun
askeridir. Bulundukları grubun dini argümanlarını korumak ve kollamak İslamı
korumakla eşdeğerdir! Bu uğurda, hiçbir teste tabi tutmadan söyleyemeyecekleri
yalan, etmeyecekleri iftira yoktur. Üstelik bunu din adına yaparlar. Nedenine
gelince “hedefe ulaşmak için her yol mubahtır” yalanı İslam’ın bir sözüymüş
gibi anlatıldığı için! Aleyhinde
bulunacakları birini tanımalarına gerek yoktur!. Liderleri ne söylemişse aynen
onu tekrar ederler! Bunun örneklerini her dönemde görmek mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder