28 Mayıs 2018 Pazartesi

Günümüzde Kuran’ı Anlama Konusundaki Engeller, Engellemeler ve Anlama Çalışmaları metotları


Kuran’ı anlama konusunda en büyük sorunumuz, Kuran’ın bizatihi kendisi değildir. Kuran’ı anlama konusunda önümüze konulan engellerdir. Nedir bunlar?
1-      Arapça bilmeme sorunu, dolayısıyla insanlar sadece okumakla yetiniyor. Din adına yazılan tüm kitapların Kuran’ın anlamı algısıyla, onları okuyarak doğru ve yanlışın iç içe geçtiği bilgilerle donanıyor.
2-      - Kuran’ın Arapça lafzı okunarak sevap alınacağı inancının topluma hâkim olması. Yani Kuran bolca okunmalı ki sevap alınmalı. Kuran’ın hastalıklara karşı, sosyal hayatta başaramadığımız şeylere ulaşmada, yardım alınmaya bir vasıta olarak görünmesi. Meseleye böyle bakıldığı zaman anlamına ihtiyaç duyulmamaktadır. Kuran’da elbette dua ayetleri de vardır. Ama biz bunlara dikkat etmeden ezberimizde ne varsa istek ve arzularımız için bunları okuruz. Okuduklarımızın anlamına bakıversek bu ayetlerin isteklerimizden çok daha önemli konulara parmak bastığını, belki de istediğimiz şeylerin Kuran’a aykırı olduğunu göreceğiz!
3-      Kuran’ı anlamada parçacı yaklaşımlar, ihtiyaç duyulan herhangi bir konuyu Kuran’ın bütününe bakmadan, en azından konuyla ilgili bütün ayetleri göz önüne almadan elde edilen bilgi muhtemelen yanlış olacaktır. Mesela Kuran “Emanetin ehil ele verilmesini” emrederken, bunu dikkate almazsanız “İmameti” imanın şartı sayarsınız!
4-      Geleneksel yapı, doğru veya yanlış olma ihtimalini içinde barındıran hadisler ile  cerh ve ta’dil süzgecinden geçmeyen bazı siyer rivayetlerini, farklı kültürlerden gelen tarihî hikâyeler, o kültürlerin din anlayışı, İsrailiyat vb. rivayetleri merkeze alarak, Kuran’ı anlamak için bu kültürlere soru sorarak çıkartılan Kuran anlamı.  Bugüne kadar kültürümüze eklene eklene girmiş bilgilerin doğru ve yanlış olup olmadığı Kuran’a sorulacağı yerde, bu yanlışlarla Kuran’ı test etme ve anlamaya çalışılması sonucu, İslam toplumu bölük pörçük edilmiştir. Nitekim Şia’nın Kuran’ın önüne koyduğu anlayış farklı, Sünnilerinki farklı, bir başka fırkanınki farklı böyle olunca vahiy belirleyen değil, belirlenen konuma düşmektedir. Yani her düşünce edindiği bilgiyi doğrulamak için Kuran’ı kullanmaktadır. Kitaba olan ihtiyaçları bu kadardır.
5-       Mezheplerin ve üstatların görüşleri çerçevesinde Kuran’ı anlama çabaları.
Bir harfinde dahi değişiklik olmayan Kuran, Şiilere başka, bize başka şey söylerse sorun Kuran’da mı, yoksa yamuk bakış acısında mı? (Bu mezheplerin görüşünü reddetmek anlamında kullanılmamalıdır.)
6-      Ayetlerin iniş sebeplerine yer verilmeyen meallerin okunması sonucunda, maksada ulaşılamamaktadır. Bunun sebebi: Kuran ayetleri bir sonuçtur. Öncesinde toplum ya da toplumlarda bir yaşanmışlık vardır. O konu ile ilgili hususlarda ayet, son noktayı koyar. Dolayısıyla meselenin öncesine vakıf olmadan onu anlamak pek mümkün olamamaktadır. Yani ayetin inmesine vesile olan olayı bilmeden ayetin mealini okumak insana elbette bir fikir vermektedir. Ancak bütünüyle ayeti anlamak biraz zordur.
7-       Belli bir görüşü topluma hâkim kılma gayreti içinde olanlar;  Kuran’ın anlaşılmaz bir kitap,  ayetlerin  ise  bir biri ile çelişkili anlamlar içerdiği,   Kuran anlayabilmek için, Filanca büyük zata, bizatihi Kuran’ın anlamının  yazdırıldığı,  O kitapları okumanın yeterli olacağı, aksi halde sapıtabileceği propagandasını hemen hemen her din gönüllüsü bir şekilde bir yerlerden duyarlar. !  Maalesef ki  Kuran’dan daha itibarlı kitapların olduğu anlayışı, doğrudan söz olarak söylenmese  bile, onlara  atfedilen  itibar, çok okunması,  gece gündüz elden ele dolaştırılması, kurulan cümlelerin içeriğindeki imalı sözlerden anlaşılmaktadır.  Bu tür yapıların  Kuran  anlamak için okuma  gibi bir dertleri olmadığı gibi böyle bir eyleme kalkanlara kınayıcı üsluplarla dışlarlar! 
8-      - Kuran’ı anlama konusunda kendini otorite görenlerden bir kısmı kendilerini  “Tarihselciler” olarak tanıtırlar.  Bunların yaklaşımı: “Kuran ayetlerden bazıları o coğrafyada yaşayan o günkü toplumun şartlarına ve şahıslarına özel inmiştir. İndiği şartlar ortadan kalktığı için söz konusu ayetlerin bugüne yönelik bir uygulaması yoktur! Ancak Kuran’da geçen tevhit, nübüvvet ve muamelata yönelik mesajlar ise tüm insanlığa ve son saate kadar geçerlidir.
9-       Bu geçmiş asırlarda Hindistan’da  Seyit Ahmet Han tarafından ileri sürülen Mevlevi Çerağ Ali, Abdullah Çakralevi, Ahmed Din, Gulam Ahmet Perviz  tarafından benimsenen ve oradan da ithal edilen bir anlayıştır. “Kuran bize yeter.” kısa adıyla “Kurancılar” bir başka adıyla “on dokuzcular” olarak bilinirler. Bunun anlamı da; namazın rekâtlarının bile Kuran’dan çıkarılmaya çalışılması. Hiçbir surette hadise itibar etmeyip Hz. Peygamber’i ve örnekliğini kale almama durumu gibi! Toplumdaki yanlışlığı yumuşak bir lisan ile izah etmeden Kuran ayetleriyle karşı karşıya getirerek “Siz Kuran’a değil rivayetlere itibar ediyorsunuz.” söylemini kullanarak, buna uymayanların küfür ehli olduğu imasının kullanıldığını görüyoruz. Bu kardeşlerin peygamberi uygulamaları görmezden gelerek, Allah’ın  emirlerini uygulama konusunda  kendilerinin belirledikleri esaslar,  aslında yeni bir mezhep olmuyor mu? Maalesef ki Kuran’a hizmet ve anlama adı ve gayretiyle bir şeyler yapmaya kalkanlar yanlış stratejileri yüzünden fayda yerine zararlı olduklarını görmelidirler. İnsanların zamanla kazandıkları, toplumca benimsedikleri bir şeyi, insan ürünü de olsa yıkmak her zaman doğru sonuçlar vermemektedir. Bu çerçeveden bakıldığında mezheplerde güncel olmayan, Kuran’a aykırı görüşler olabilir. Vardır da.  Bunları eleştirin, Kuran hakikatlerini ortaya koyun, bu yanlışlığın düzeltilmesine vesile olun. Din anlayışı mezhepler ölçüsünde oluşan toplumlarda mezhepleri yok sayarsanız, bu boşluğu nasıl dolduracaksınız? Bu soruya verecekleri cevap elbette ‘‘Kuran ile’’ olacaktır. Bu doğru bir sözdür. Ama nasıl? Kuran kültürü sıfır olan toplumlarda bunu nasıl sağlayacaksınız? Kuran’ı anlama konusunda Kuran’ı anladığını iddia edenler arasında farklılıkların yaşandığı bir toplumdan bahsediyoruz. Toplumları bu alanda da terörize etmeden Kuran’ı doğru anlama yöntemlerini topluma yaymak daha akıllıca olmaz mı? Bence bugünkü Müslümanların derdi mezhepli olmakla değil, mezhepçi olmakladır. Yıkmak yerine ıslah etmek daha akıllıca olmaz mı?
10-    İslam’ın ana kaynağı Kuran’ı belirleyen olarak gören görüştür ki; bu görüşte cerh ve ta’dil süzgecinden geçmiş hadisler, siyer bilgileri, geçmiş ve şimdiki âlimlerin ürettiklerinden de yararlanarak Kuran’ı anlamaya çalışılmalarıdır. Ancak, katiyen bunları, vahyin beyanlarını belirleyecek şekilde öne geçirmemesi gerektiğini ifade eden görüştür. Kuran’a aykırı düşen hadislerle Kuran’ı anlamaya çalışmanın yanlışlığı üzerinde durulur. Ayrıca, hadis ve sünnetin Kuran’dan bağımsız düşünülmemesi gerektiğini ifade ederken, sünnet ve hadis adı altındaki uydurmalara karşı bir duruş sergilemektedirler. Eleştirilmeyecek tek kitap Kuran, tek insan Hz. Peygamber’dir ilkesiyle meseleye bakarlar.
Bu görüşe sahip olanlar zülfiyâre dokunmuşlardır ki; günümüzde en çok taşlanan, aleyhinde yalanlar üretilen, “Kurancı”, “Oryantalist” , ‘‘Sünnet ve hadis düşmanı’’ ilan edilmektedir. Oysa kendilerini “Kuranca” olarak ifade edenlerin bunlarla alakası yoktur. O görüş sahiplerinin hadis konusuna hiç sıcak bakmadıkları gibi sünnet konusunda da kafaları karışıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder