* Nefs ölür, ruh yaşar! Ruh ilahi bir nefha, tanrısal bir soluk olup, ezeli ve ebedidir.
Laf aramızda Panteist Platon'dan ruh, Galen'den nefs teorisini almışlar. Nüzûl vasatında "ruh" kelimesi rüzgâr, soluk, nefes anlamlarına geliyordu. Ruh kelimesine bugünkü anlamın verilmesi felsefî ve kelâmî tartışmalardan sonradır. Ruh’a ilk defa bedene hayat veren latif cisim anlamını veren Nazzâm’dır. İslâm teolojisinde ölümsüz ruhun kâşifi Nazzâm, insanın ölümsüzlüğünü Stoacıların evrensel akıl ya da Tanrı ile özdeşleştirdikleri evrensel ruh (pneuma) la güya temin ediyordu. Daha fazla bilgi için Erkan Yar hocama sorun.
* İslam'ın "dünya ve ahiret" şeklindeki iki dünyasına, yaşam alanına itiraz ederler. Yüzlerce alem icat etmişlerdir. Kabir alemi, ruhlar alemi, berzah alemi, misal alemi ..vs. Mesela misal alemi tam olarak Platon'un idealar aleminin Arapçasıdır. Müsül-ü Eflatuniyye, Eflatunun misaller/ ideaları demektir. Platon; Ehl-i sünnetin Grekçe konuşan Musa'sıdır. Kuddise sirruhu diye takdis ettikleri politeist filozoflarıdır.
* İcat ettikleri Kabir/berzah/ruhlar aleminde bu kadar ısrar etmelerinin nedeni, ölmüş (bize göre, onlara göre asla ölüm yoktur.) şeyhlerinin ruhlarından istimdat /yardım isteyebilmek içindir. Onların aziz ve mutahhar ruhlarından darda kaldıklarında, Yetiş Ey Abdülkadir Geylanî diyebilmek içindir. Alt tanrılarının dünyaya gelip gitmelerini, tanrısal aktivitelerini sağlamak içindir.
Yani tam olarak şirk koşabilmek, tevhidi katledebilmek içindir. Çünkü putperestlik tamamıyla animizmden /ruhçuluktan beslenir.
* Kabir hayatıyla ilgili ehl-i sünnet kitaplarında hadis olarak anlatılanların tümü tam olarak iyi kurgulanmış hayalî bir senaryodur.
* Kabir hayatına inanmak için aklınızı tam olarak iptal etmelisiniz! Mezarda nasıl yaşanır? Kalp durmuş, beyin çürümüş, biyolojik ölüm gerçekleşmiş... Nasıl olur da size sorulan soruları anlayabilir, onlara cevap verebilirsiniz!
Ehl-i sünnet akıl işi değil, nakil, rivayet işidir.
* Pek tabii FETÖ'nün de dediği gibi evliyalığın birinci basamağı kabirlerde olanları görmektir.
Görüverin bi zahmet kabirde olanları daa...
Yoksa siz evliya olmak istemiyor musunuz?
* Ehli sünnet icat ettikleri bu yapay alemle, Müslümanların ahiret inançlarını resmen yıkmışlardır. Sabote etmişlerdir. Artık Kur'an'ın haber verdiği cennet ve cehennem çok önemsiz bir konuma indirgenmiştir.
* Mahşer Meydanındaki hesab, mizan ve yargılamayı olabildiğince uzattıkça uzatırlar! Şefaat teorilerine yer açabilmek için geriye atarlar! Havuz problemi bunun için vardır. Kevser Havuzu bu hengamede boğazına kadar terleyenlerin susuzluğunu gidermek için iyi bir çözümdür. Oysa Kur'an; "Allah çok çabuk hesab görendir" der.
Kur'an'ın isterse beş yüz ayeti haber versin!
Siz ehl-i sünnet alimlerine bakın (Büyük ehli sünnet alimi Ebubekir Sifil (k.s) Hazretleri)
* Sırat Köprüsü / Cinvat köprüsü'de İranlı Zerdüştlerden araklamışlardır. Cehennem üzerine bir köprü kurmuşlar, insanları bir defa daha (Mevakıf denilen duraklarda) tam yedi yerde durdurup hesaba çektirirler.
* Şefaat teorileriye zaten İslam'ın adil ilah kavramını çökertmişlerdir. Mekkelilerin şefaatçi tanrılarının ismini değiştirmişler, Lat, menat, Uzza tanrıçaları yerine artık adı güzel, kendi güzel Muhammed şefaat edecektir.
Yani Kur'an'ın 26 ayetle kaldırdığı şefaat anlayışı/şirk geri gelmiştir. Artık ümmet onun şefaatine nail olmak için ona ibadet etmeye başlamıştır. Bırakın ufak tefek günahları, Kebair denilen en büyük günahları, affedilmez günahları ama peygamber ama evliyalar affettirecektir. Çünkü Allah kainatı sevgilisi Muhammed için yaratmıştır. Aşık olduğu sevgilisi o gün bir ağlayacak, bir ağlayacak! Ümmetimi isterim de isterim diyecek! Allah'da ağlama Sevgilim! Dükkan senin, verdim gitti, Yeter ki sen üzülme! Hepsini cennetime hurilerin yanına göndereceğim, Yeter ki sen ağlama! diyecektir. Ne güzel değil mi?
Yani müşriklerin "şefaatçi melekleri" gitmiş, melek gibi şahıslar gelmiştir.
* Böylece Cehennemin de içini boşaltmışlardır.
Eşhedü en lâ ilahe'yi canı gönülden bi defa çeken narı cehennemden azat olacaktır.
* Zaten Nakşilere Zebaniler dokunamayacaktır. Halidiye koluna mensup olanların yanına iki fersah sokulamayacaklardır.
* Vahdet-i Vücutçular, şuhutçular (Rabbani ekolüne bağlı olanlar/ Nakşiler, Işıkçılar, Süleymanlılar, Menzilciler, Mamutçular, Altınolukçular/Aziz Mahmut Hüdayiciler vs.) zaten Allah'ın bir parçası oldukları için, Allah kendi elini, kolunu ateşe atar mı? Atmaz! Öyleyse kendinden bir parça olan bu Nakşileri neden cehenneme atsın!?
Nasıl ama kökten çözüm?
* İcat ettikleri "ruyetullah/Allah'ın görülmesi" itikadıyla da Allah'ı baldırına varana kadar görebileceklerdir.
*** Kim ki kıl kadar bu ehli sünnet ve cemaat mezhebinden ayrılırsa...
Nasıl tırstınız ama.
Ayrılmayın siz de..
Saadettin Merdin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder