27 Haziran 2016 Pazartesi

KURAN'A YAKIN OLMAYI OKUMAK HATİM ETMEK SANDIK!


Kuran kendisi için; Mübin, anlaşılır, açıklayıcı ve kolay bir kitaptır. Kıyamette yalnız Kuran’dan sorumlu olacaksınız. Demesine rağmen, halen birileri  Kuran anlaşılmaz diyerek Kıyamette de kendi okudukları kaynaktan sorumlu olunacakmış imasını veriyorlar. Kuran anlaşılmıyorsa (haşa)Allah’ın sözümü doğru değil mi?

Kuran aslında anlaşılır, yaşanır, bir kitaptır. 23 yıl boyunca kademe kademe inmiş, Yüce rab’bın kullarından istedikleriyle birlikte,  hayatın içinde, toplumdaki sorunların çözümüne ve öğrenilmek istenen konulara açıklık getirmiştir.   Toplumdaki gelişmelerin içine inen vahiy, herkes tarafından ne dendiği, kime söylendiği, ne yapılması gerektiği anlaşılıyor ve yaşanıyordu.  Gelen vahiyde herhangi bir gizemlilik yoktu. Bir aile içindeki meselelere, aile fertlerinden birinin hakim olması kadar, Kuran ın maksat ve amacına söz konusu toplumun çoğu vakıftı.   Sahabe bir meselesi olduğunda önce Allah’ın mesajına, sonar Hz Peygamberin uygulamasına bakardı.

Buna rağmen Kuran anlaşılmaz  demek? Her türlü yalan ve uydurmanın dine yamanmasına kapıyı açmak demektir.  Bunu söyleyenler eğer gafletinden söylemiyorsa mutlaka Kuran dışı bir şeye hizmet ettiği kesindir.  Her fikir sahibi, kendisinin anlaşılmasını isterken,  Yüce Rab’ın  mesajlarının  anlaşılmasını istememesi gibi bir durum olabilir mi? Bu ne büyük bir garabettir.   Haşa Yüce Allah’, mesajlarını gizemli kılmış, bunları sadece kullarından bir kısmının anlaması istemiştir. Başka anlamak isteyenlere her türlü yolu kapatmış olabilir mi?  Bu kanaat Allaha iftiradır.

Bu kanaati doğru bir anlayış olarak bize dikte etmeye çalışanlar, Allah’ın bir takım sıfat ve fillerini kullanma yetkisini bazı kullarına verdiğini iddia ederek nüfuz elde etmişler nerdeyse Allah’ın rızası onların rızasına bağlanmış durumdadır. Oysa yüce yaratan kendi yerine birisin haram helal belirlemesini, din kuralı koymasını, Allah’a din öğretmek isteyenlerin işi olarak nitelendirip, bunların müşrik olarak nitelendiriyor.

Allah’ın mesajlarının inmeye başlaması ve kitap haline getirilmesi konusunda doğru bildiğimiz yanlışlarımızda az değildir. Allah’ masajlarını bir kağıt üzerine Arap harfleriyle yazılı bir metinle Hz peygambere ilettiği gibi bir anlayış doğru değildir. İşin aslı Allah resulünün kalbine  Cebrail aracılığı  vah yedilip, nakşedilişidir. KURAN ÖNCELİKLE BİR KİTAP DEĞİL HİTAPTIR.  Ortada kağıt üzere yazılı bir metin yoktur. Bu mesajlar unutulmasın diye, okuma yazma bilenler tarafından Arap alfabesi ile taşlara, yapraklara veya derilere yazılmaya başlanması bir sonraki aşamadır.  Hz Peygamberimizden sonra ilk defa Hz. Ebu Bekir döneminde iki kapak arasında toparlanmıştır. Ayetlerde görülen noktalama işaretleri ve sayısal rakamların verilmesi de Abbasi döneminde acemler tarafından yapılmıştır. Kuran’ın gönderilişinin asıl amacı Arap harflerinin tecvit ile okunması değil, tertil ile (anlayarak düşünerek) okunmasıdır. Yani mesajların anlamıdır. Yüce kitabın  yüzünden tecvit ile okunması da elbette önemlidir.

Kuran’da geçen tevhidi kavramlar Hz. Ademden beri hiç değişikliğe uğramamış, yüce Rab bütün peygamberle aynı şeyleri söylemiştir. Her bir şeyde Allah’ı birlemek, ona yardımcı üretmemek, onun yetkilerini birilerine devretmemek,  Allah ile kul arasına torpil müessesi yerleştirmemek,  Haşa Allah’a Allah’ın söylemediği bir şeyi söyletmemek. Mükemmeliyeti Allah’tan başkasında görmemek gibi.

Hz Peygamberimiz    İslamı  yalnız Kuran’dan öğrenmiştir. Diğer dinlere yönelik detaylı bir bilgisi yoktu.

Bir başka yanlış bilgimiz, İslam Allah ve resulünün koalisyon yaparak ortaya koyduğu kaideler değildir. Kuralları Allah belirler resul güzel örnekliği ile onu hayatın içine sokar. Yani onu yaşar. Biz bu uygulamalara nebevi sünnet diyoruz. (İbadetlerin yapılışı, güzel ahlakın toplum içinde uygulanışı, tevhitte, muamelatta  haksızlığa karşı duruşta)  Bir Müslümanın nasıl olması örnekliğini sahabe ondan öğrendi.  Bu sünnet baştan beri nesilden nesile uygulanarak bizlere intikal etmiştir.  Ancak bizim bugün, kuran ve sünnet algımız maalesef ki onun bıraktığı mirasla aynı değildir. Kuran okunan anlaşılmayan bir kitap, Sünnet, ahlaktan muamelattan, insan hak ve hürriyetlerinden arındırılıp bir kuşa döndürülmüştür.  Bugün sünnet dediğimiz şeyin çoğu Arap adetlerinden  olup ta Kuran’ın müdahale etmediği, yaşanmasında bir beis görmediği eylemlerden ibarettir. Bunlara da sünneti adetten denmiştir.

 Hz peygamber din adına Allahtan aldığı bütün mesajları  hiçbir şeyi saklamadan, gizlemeden eksiltmeden ümmetine iletmiş ve  onları hiç eksiksiz  hayatına uygulamıştır. Resul ve nebi olmasının gereğini bi hakkın yerine getirmiştir. .Eğer bazı bilgileri saklamış yada sadece belirli kişilere söylemiş olsaydı, peygamberlik görevini yerine getirmemiş olurdu. Bu Kuran’i bir ifadenin özetidir. O sahabeden bazılarının kulağına gizli bir bilgi aktarmamıştır. Bilinmesi gereken her şeyi herkesin bilebileceği bir şekilde söylemiştir. Batıni yorumların kaynağı bozulmuş dinlere aittir.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder