Evet dostlar. Hakikat tek iken, bugün hakikatlerin sayısı
binlerle ifade ediliyor. Hakikati bulma gayreti içinde olanlar imkanları
ölçüsünde kendisine sempatik gelen, yaklaşımları mülayim olan her hangi bir
gruba din öğrenmek için giriyor. Fazla
dini bilgisi olmadığı için onların sohbetleri, tavsiye ettikleri kitapları,
usulleri, her bir şeyi ile kendisinin de doğrusu oluyor. Ona göre, dini en iyi
anlayan “ Her yüz yılda gelen mürşit “ üstat ya da mehdilik makamında
oturan bağlı olduğu kişi!.. Orada
bulunanlar buna inandırılıyor, Bulundukları yerde öyle gizemli şeyler
söyleniyor ki; Orada olunması, Allah ın bir lütfu, ve nasip’li olunmasından!.
Dışarda kalanların vay haline!
Farklı bir düşüncenin olacağı da anlatılıyor. Ancak onların
sapık olduğu telkinleri ile yetiştiği için kendini tüm farklılıklara kapatıyor.
Kısaca oranın militanı oluyor. Bal kavanozunun dışına bakanlar onun tadını
bilmez demeye başlıyor! Zira kendisi artık içinden yalamaya başlamış! Yani,
oranın körü körüne savunucusu.
Her grub ferdinin iddiası bu!.
Hakikati bulma adına kafasını yoranların bir kısmı da;
İslam dünyasındaki örneklere bakıyor. Onlardaki cehalete, çelişkili söylem ve
davranışlarına, görünümlerine bakıyor. Böyle din mi olur? Deyip dinden soğuyor
kendi dünyasını yaşıyor.
Diğer bir kısım ise; Allah bana akıl vermişse, düşünmeyi
emretmişse, düşünmez, araştırmaz doğruyu bulmaya çalışmazsam bunun bir
sorumluluğu var. Deyip, bu karmaşa içinde doğruyu araştırıyor. Küçük bir çaba ile bu çelişkilerin kaynağı
dinden değil insandan kaynaklandığını anlıyor. Bu çelişkilerin din adına
söylenen sözlere ve kitaplara yansıdığını da görüyor. Ve içinde çelişki barındırmayan
kaynağa Kuran’a yöneliyor. Aynı zamanda gelenekten faydalanmayı da ihmal
etmiyor. Zira İçinde yanlışların olduğu gibi Kuran’ın desteğini almış
hakikatlerinde orada azımsanamayacak kadar çok olduğunun farkına varıyor.
Bunları nerden biliyorsunuz? Derseniz, kendimden biliyorum.
Evet dostlar dinini öğrenmek isteyen bir kardeşiniz olarak ülkemizdeki meşhur
tüm grupların içine girdim bal kavanozunu içinden yalayayım diye! Her birinin
bir tarafında zehir gördüm. İfrat gördüm tefrit gördüm. Bazı gruplarda Allah ın
artık yeryüzünde o grup şeyhinin suretinde insanlara göründüğünü öğrendim. Grup
liderlerine rüya ile, ya da ilham la Hz Peygamberden stratejiler öğrettiğini
duydum. Bazılarının yazdıkları kitabı Hz peygamberin dikte ettirdiğini
söylediler. Hz. Peygamberin cemaat toplantılarına, olimpiyatlara, müdahil
olduğunu söylediler. Ayakta boynu bükük, mahzun bir şekilde sohbet eden cemaat
liderlerinin böyle duruş sergilemelerinin nedeni olarak Hz Peygamberin onun
yanında olmasından kaynaklandığını ifade ederken bunu videoya çektirip
taraftarlara dinletildiğine şahit olundu.
Bazı cemaat liderleri acık acık söylemese de kendisinin peygamber,
mensupların bedir sahabesi olduğu imasını inancını verdiğini gördüm. Oradan
ayrılmanın sonucu münafıkla eş değer tutuldu.
Bazı tarikatlarda olmanın, peşinen cennetlik olduğunu inandırdılar. Bazı
üstatların son nefeste hırsız şeytandan imanı kurtaracağını fısıldadılar.
Nasıl oluyor da rüyalarda gezen Hz peygamber, her bir şeyhe
ayrı ayrı şekilde görünüp farklı öğretiler söylüyor?!.
Diğerlerinin gördüğü acaba şeytan mı..!? Oysa şeytan,
peygamber suretinde rüyalara girmez deniyor. Kuran kendisi için “En doğruyu
söyleyen Kuran” dır demesine rağmen Kuran’a farklı şeyler söyletiliyor
O hale getirdiler ki bu tacirler. İslam; içinden çıkılmaz
bir labirent!..... çık çıkabilirsen!.....
Tertemiz beyinler safiyane duygular içinde nerelere
savruluyor. ya da savrulmakta
Oysa, şeyhlere, masum imamlara değil de, Allah resulüne
inen Kuran, onların bu konulardaki iddialarını bir bir yalanlıyor. O tür
düşünceleri şirk sayıyordu.
Sonuç itibariyle; kişiler kime inanıyor, hangi gurup
fikirlerinden besleniyorsa, Kuranı ve dini o grubun daha iyi anladığı hükmüne
varıyor. Oradaki din onun dini oluyor. Tüm islam dünyasındaki gerçek böyle. Sadece
karşımızdakini bilmeden onları tanımlamaya kalkıyoruz. Bizim gibi
düşünmedikleri içinde onların sapkın olduğu kanaatini taşıyoruz. Kendimizde
asla bir hata yanlış eğilme bükülme yok sanıyoruz. Acaba diye düşünmek bile
aklımıza gelmiyor. Bizlerdeki akıl, ya nasipli olmak karşımızdakilerde yok mu
acaba. Allah bu doğruları yalnız bize mi fısıldadı? Sonra doğru dediğimiz şey
acaba Allah’a göre mi bize göre mi?
Ama herkes kendinde olanın Allah’ın doğrusu olduğunu iddia
ediyor. Ya bizde yanlış varsa, ya herkeste bir parça doğru varsa. Onlarda oldu diye o doğruları
reddettirmişlerse, bunun vebalinden
kaçabilecek miyiz?.
Kırk beş yıldan beri bir fiil bi yolculuğun içindeyim. Size
hikayemi değil, buralara nasıl geldik’i kendimden örnek vererek anlatmaya çalışmak. Hadis
düşmanı asla değilim. Sahih hadis ve sahih sünneti net bir şekilde anlama ve
yaşamaya gayret ediyorum. Şia, mutezile kesinlikle değilim. Zaten makalelerimde bunlarla ilgili gördüğüm
yanlışlardan bahsettiğimde benim kimsenin borazancısı olmadığımı göreceksiniz.
Mezhepliyim fakat mezhepçi değilim. Her hangi bir grup adına seslenmiyorum.
Amacım ünlü olmak filan değil. Bir kitap yazayım onun alt yapısını oluştursun
gibi bir gayretimin olmadığına Allah’ı şahit tutuyorum. Ben kendimi sadece Müslüman olarak
tanımlıyorum. Lütfen peşin hükümlü
olmayın. Kimseye çağırmıyorum. Yanız Kuran’a. Yorumlarınızı, sorularınız
bekliyorum. Saygılar. Odabaşoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder