Hadis genelde
peygamberimizin; iman, ahlak,
ibadet ve muamelat konularında Kuran’ın gösterdiği çerçevede
söylediklerine denir. Sahabe, karşılaştıkları problemleri ona sorar öğrenir
ve bir birlerine anlatırlardı. Ancak,
peygamberimizin bulunduğu ortamda
söylenilen bir şeye veya yapılan bir eyleme peygamberimiz olumsuz bir tepki
göstermediği hususlara, birde sahabe biz peygamber efendimiz zamanında şu
olayla ilgili şöyle yapardık gibi anlatımları kapsar. Hz peygamberimiz kendi
yaşadığı zamanda hadis yazımını yasaklamış, ancak uzaktan gelenlere
ibadetlerini nasıl yapacakları konusunda kendisine sorulan soru üzerine, bazı
sahabeleri işaret ederek git onlar sana bu konuyu yazarak versinler demiştir.
Bu da çok sınırlıdır. Bir de Yemen’e
vali tayin edilen Amr b. Hazm dinin
emir ve yasakları, zekât, diyet ve ceza konularını
içeren idari ve siyasi talimatların yine sahabeden Cabir b. Abdullah hacla ilgili söz ve uygulamaların günümüze
ulaştığı bilinmektedir. Hadis konusundaki ilk kaynak bilgileri bunlardır. Daha
sonraları bu mütalaalar milyonlarca sayfayı bulacaktır. Kuran’dan istediklerini
bulamayan çıkar çevreleri siyasi ve sosyal gelişmeleri lehlerine çevirmek için
kurtuluşu hadis uydurmakta bulmuşlardır. Bunun sonucu hadis sayısı üçüncü
asırda tam bir buçuk milyonu bulmuştur.
Öncelikle hadis tenkidi veya eleştirisi ile hadis inkarcılığını ayırt
etmek gerekir. Hadis tenkidi; hadisin
doğrusunu yanlışından ayırmak hz. Peygambere atfedilen kötü çürük ve yanlış
olan hadisleri ayıklamaktır. Hadis inkarcılığı ise hadislerin hiçbir
değerinin olmadığını söyleyerek toptan
reddetmektir. Bununla birlikte hadislerin korunmuşluğu yoktur.
Müslümanlar sadece Kuran’a tabi olmak durumundadırlar. Hadis vahiy
değildir. Bu sebeple hadislerin hz. Peygamber tarafından söylendiği kesin olsa
bile onlara uyulması zorunlu değildir. Çünkü vahiy değillerdir. Farklı hadislerin mevcudiyetinin itikadi
fikhi siyasi vb. alanlarda Müslümanların ayrılığa düşmelerine yol açtığı
bununda ümmetin birliğini ortadan kaldırdığı bilinmektedir. Fakat bu
gerekçelere dayanarak hadisleri tamamen reddetmek mümkün değildir. Elimizdeki
mevcut hadis müdevvenatını da ne pahasına olursa olsun savunmak hatta ona
dokunulmazlık statüsü tanıyıp onu kutsallaştırmak da yanlıştır.
Peygamberimizin hadis konusundaki uygulamasına
şahit olan dört halife de, hadis yazımını yasaklamıştır. Hadis yazımının yasaklanmasının sebebi; geçmiş dönemlerdeki peygamberlere gönderilen
kitapların, daha sonra bir takım rivayet ve geleneklerle bozulmasıdır. Birde
hadislerin Kuran’ın önüne geçirilmesi endişesi mevcuttur. Hz Ebu
Bekir ve Ömer kendi dönemlerinde hadis yazılmasını yasaklamasına rağmen,
içlerine sahteleri girmesin diye hadis toplanmasını sağlamak için yaptırdığı
çalışmada ancak beş yüz hadis toplayabilmişlerdir. Aynı faaliyeti Ömer bin
Abdülaziz de yaptırmış onun zamanında toplanan hadis bin beş yüz kadardır.
Günümüzde
içlerinde belirli bir miktarda sahih olmayanlarla birlikte sıhhat
bakımından en muteber hadis kitapları
Sahih-i Buhari , Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai , Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu
Davud, Sünen-i İbn Mace ve Muvatta’
olarak kabul edilmektedir. Hadislerin
toplanması en erken hicretten sonra bir ve üçüncü asırda toplanmaya
başlamışlardır. Her hadis alimi, hadis toplarken kendine göre kriter oluşturup
ona göre çalışmasını sürdürmüştür. Misal Buhari ve Müslim hadis toplarken
topladığı hadislerin Kuran’a, akla veya
hadisin hadisle olan çelişkisine bakmadan güvenilir telakki ettiği ravilerden
duyduklarını almıştır. Burada şunu da
söylemek gerekir ki, Müslim Buhari’nin talebesidir. Buhari’nin sika yani
güvenilir kabul ettiği dört yüz kişi güvenilir bulmamış onlardan hadis rivayet
etmemiştir. Aynı şekilde Buhari de
Müslim’in sika kabul ettiği bir o kadar kişi güvenilir bulmadığı için ondan
hadis rivayet etmemiştir.
En güvenilir
olarak kabul edilen hadis âlimlerinin hadis olarak topladıkları hadislerden,
bir birinin aynısı olan hadislerin sayısı toplamın çok azıdır. Birinin hadis
kabul ettiğini öbürü kabul etmemiştir.
Hadislerin
toplanmasında kullanılan usul beraberinde çürük hadislerin kitaplarına girmesine
sebep olmuştur. Bu da şunu göstermektedir ki; akla, tecrübeye, sarih ve mütevatir nakle,
usule aykırı, şehvet ve yozlaşmaya çağırır bir karakter arz edenler, ilimle
çelişenler, Allah’ın kemal özelliklerine
zıt hadislerin uydurulmuş olduğudur.
Kuran’la
çelişen hadisler;
Hadis: “Allah
ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını
gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel
3/1- Başka bir hadis; “Allah benimle
görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının
soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.” Hanbel 5/243
Hadis:
“Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.”
Buhari 9/1391
Hadisin hadisle
olan çelişkisiyle ilgili örnekler;
"Kim size Peygamberimiz ‘in ayakta küçük
tuvaletini yaptığını söylerse inanmayın. Süneni Nesei 1-2/25- Bir başka hadis; Çelişik Hadis:
"Peygamber'imiz bir kavmin süprüntüsüne varıp ayakta küçük tuvaletini yaptı." Buhari 1/167
"Peygamber
ayakta su içilmesini yasakladı. “Ebu Davud 4/No:3717- bununla çelişen; Çelişik Hadis: "Peygamber'i sizin benim gibi
ayakta su içerken gördüm. “Ebu Davud 4/No:3718
Akıl ile çelişen hadislerden örnek; “Nuh'un
gemisi yedi kez Kabe'yi tavaf etti. Sonra da makamda iki rekât namaz
kıldı"- Dünya balığın üzerindedir. Balık başını
sallayınca Dünya’da depremler olur.”
Bu deryadan herkes kendine yeni bir anlayış
çıkartabilmekte ve kendisinin hak diğerlerinin batıl olduğunu iddia
edebilmekte! Anlaşılmayan Kuran'ın ürettiği din budur. Kuran' anlaşılmaz
diyenlerin neye hizmet ettiği görüle! Hadis kitaplarının inandırıcılığını
sağlamlaştırmak içinde uydurmalar yapılmıştır. Nasıl mı?
“Meşhur bir hadisçi, kendisinden hadis
naklettiği bir kişiyi görmek için onun bulunduğu yere seyahat eder. O yere
vardığında, bu kişinin atına yiyecek verecekmiş gibi yapıp atı çağırdığını ve
sonunda ata yiyecek vermediğini görür. Bunun üzerine ‘Atı kandıran insanları da
kandırabilir’ diye, onun naklettiği hadisi almaz.”
Buhari’nin hadis toplama süresince
50.000 km yol kat ettiği ve 800.000 hadisin içinden seçtiğini nakledilir. Meseleye biraz düşünerek bakmaya kalksak; bir
kişinin bir eğitim ve sosyal hayatı olacak. At veya deve üzerinde elli bin km
yol kat edecek, sekiz yüz bin hadisin ravilerini bulacak, onların güvenilip
güvenilmediğini test edecek, onu kitap haline getirecek! Üstelik bu dönemde
ravilerin çoğu vefat etmiş, bir kısmı da
İslam coğrafyasının dört bir yanına göçmüştü.
En çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre’nin, hadis konusunda şu söyledikleri dikkate
değerdir. “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile
beni döverdi” der (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz). Ebu Hureyre’nin şu ifadesi
Müslim’de geçer: “Ömer ölünceye kadar ‘Allah’ın Resulu buyurdu’ diyemezdik”
(Müslim, 1. cilt).
Hz. Ömer’in Ebu Huriye’yi atadığı
valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer, Ebu Huriye’ye
hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu.
Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen
Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için
değil de senin için versinler diye mi geldin?” der ve Ebu Huriye’yi döver. Hz.
Ali de Ebu Huriye’yi yalancılıkla itham eder. (Zehebi, Siyer). Kime inanacağız!?
Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin
aktardığı bir hadiste ise Hz. Ömer ona şöyle demiştir: “Ey Allah’ın ve
Kitabı’nın düşmanı! Allah’ın malını çaldın değil mi? Yoksa senin on bin dinarın
nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt). . Hz. Ayşe’de Ebu Hureyre’
nin bir çok rivayetlerine itiraz etmiş,
bakış acısını tenkit etmiştir.
Emevi ler dönemi, Ebu Hureyre’nin
altın çağı olmuştur. Emeviler Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir köşk inşa edip
arazi vermişlerdir. Bu hususa yönelik; İbni
Kesir’in “El Bidaye Ve’n Nihaye” eserindeki şu hadisler, Ebu Hureyre’nin nasıl
karşılık verdiğini göstermektedir:
Ebu Hureyre rivayet eder ki:
“Allah’ın Resulu Muaviye’ye bir ok verdi ve şöyle dedi: ‘Bu oku al ve cennette
beni onunla karşıla’” İbni Kesir, El Bidaye Ve’n Nihaye- Ebu Hureyre’den yine
şu hadis rivayet edilmiştir: “Allah’ın Resulu şunu derken duydum: ‘Allah,
vahyini üç kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye’” İbni Kesir, El
Bidaye Ve’n Nihaye - Ebu Hureyre’nin “Av
ve çoban köpekleri dışındaki köpekleri öldürün” hadisine tarla köpeklerini de
eklemesi üzerine İbni Ömer, Ebu Hureyre’nin tarlaları olduğu için böyle bir
yalanı uydurduğunu söylemiştir (Cemal Sait Aktaş, Hadis Kritiği Makalesi).
Cerh ve tadille dikkat edildiği söylenen hadisçilerimiz
ne hikmetse Hz Ömer’in sözlerine hiç dikkat etmemiş!
Sonuçta Hadis nakilcilerinin itibarını kurtarmak için; Allah’ın peygamberlerin ve
dini değerlerin, itibarının hiç hesaba
katılmadığı bir ortamda
yaşamaktayız. Allah’ın dinine ve
peygamberlere yapılan iftirayı görmezden gelecek kadar körleşmişiz! Bunlara
örnek yüzlerce hadisten sadece üçü; Hz peygambere büyü yapıldığı, Hz İbrahim’in üç yalan söylediği, Hz Musa’nın
Azrail’in gözünü kör ettiği yalanı en sahih dediğimiz kitapların baş tacıdır.
“Şurası unutulmamalıdır
ki, vakıa olarak Kuran’ı belirleyen; sünnet, hadis, icma ve kıyas değildir.
Bizatihi belirleyici konumda olan, sünneti belirleyen ve yönlendiren Kuran’dır.
Din ile ilgili bütün belirlemelerin kaynağı, Rabbimizin Hz. Muhammed’e
vahyettiği ve günümüze mütevatir bir yolla gelen, korunmuş olan Kuran’dır”. (Hamza Türkmen)
Hadis konusu çok tartışmalı bir
konudur. Yorum katmamaya çalıştım. Bu konularla ilgili tereddütler burada ifade
edilenin kat be kat üzerindedir. Sadece
kardeşlerime bu konuda söyleyeceğim hadis adı ile gelen her rivayet için Kuran
ve akıl terazisi şarttır.
Özellikle Yahudilik’ten İslam’a geçenler, Yahudilik’teki birçok hikayeyi,
uydurmayı “hadis” adı altında İslam’a taşıdılar. Bunu İslam’ın saflığını bozmak
için yaptıkları görüşü hakim olsa da, eski adetlerinden, eski dinlerindeki
inançlardan kurtulamayıp, kendilerince katkı sağlamak veya dinimizi
Yahudileştirmek gibi niyetlerle de yaptıkları düşünülebilir. İbni Haldun, Mukaddime adlı eserinde
konuyla ilgili şu açıklamaları yapar: “Hadis nakil tefsirleri yanlış doğru,
makbul merdud her şeyi içeriyordu. Bunun sebebi şuydu; Araplar ne kitap ne de
ilim ehlindendiler. Onlara hakim olan yaşam tarzı bedevilik ve cahillikti. Yaratılışın
esrarı, kâinatın durumu, vb. konularda bir şey öğrenmek istediklerinde bunu
kendilerinden önce Kitap verilenlere sorarlar ve bu konularda onlardan
yararlanırlardı. Bunların aralarında Kab el Ahbar, Vehb İbni Münebbih, Abdullah
bin Selam vardı. Hadis nakli tefsirler bu tür kişilerden yapılan nakillerle
dolmuştur. Tefsirciler bu hususta gevşek davranmış ve tefsirlerini bunların
nakilleriyle doldurmuşlardır.” İbni Haldun’un anlattıklarını, birçok tefsirde
gözlemlemekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder